İçeriğe geç

Modernizmi esas alan roman nedir ?

Modernizmi Esas Alan Roman Nedir?

İzmir’de yaşıyorum. Yazın sıcağında, yürürken ter içinde kalıyor, bir yandan da beynim sıcaklıkla birleşip iyice kaynamaya başlıyor. O günlerden birinde, kafede otururken arkadaşım bana dedi ki: “Ya, bu modernizm ne ya? Hani, anlamadım, öyle bir şeyler varmış, romanlar falan yazılıyor, sen araştırdın mı?” Ah, ne kadar da klasik bir soru… Benim gibi bir insan için bu, tam da her şeyin anlamını kaybetmeye başladığı, akıl ve ruh arasındaki çatışmaların gün yüzüne çıktığı bir an. İşte modernizm de tam olarak böyle bir şey: anlamı arayış, sorgulama ve “ya bu nasıl bir dünya?” diye düşündüren bir kafa karışıklığı. Ama hadi gel, sana basitleştirerek anlatayım, kimseyi de kafanı karıştırmam, söz!

Modernizm Nedir? Kafalar Karışmasın!

Öncelikle şunu söyleyeyim: Modernizm, basitçe her şeyin sorgulandığı bir dönem. Bu, 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkmış, sanattan felsefeye kadar her şeyi etkilemiş bir akım. Yani tam da bizim şu an yaşadığımız dönemde olduğu gibi, dünyada her şey hızlıca değişiyor, insanlar eski normları sorgulamaya başlıyor, yeni bir şeyler arayışına giriyorlar. Örneğin, bir sabah uyandığında her şeyin tersine döndüğünü düşün. Uyandığında eski halini bulamıyorsun, şehri, ilişkileri, her şeyi… Evet, modernizm tam olarak böyle bir kafa karışıklığını anlatıyor. Hatta bazı romanlar, karakterlerin bu kafa karışıklığı içinde kaybolmalarını bile anlatır. Yani bir modernist roman, gerçekliğe dair ne varsa, bir şekilde sallayıp, insanın iç dünyasındaki belirsizliğe odaklanır.

Modernizmi Esas Alan Roman Nedir? Biraz Derinleşelim

Şimdi sana “Modernizmi esas alan roman nedir?” diye soruyorsan, çok da basit bir tanım yapmama izin ver. Modernist bir roman, olayları anlatırken daha çok insanın kafasındaki karmaşaya, iç dünyasına, zamanın akışına odaklanır. Hani, düşüncelerimiz aniden zıplayıp bir konuya takılıp, sonra başka bir şeye geçer ya, işte modernist romanlar da böyle. Kendi içsel monologlarına ve duygusal çalkantılara odaklanır. Örneğin, James Joyce’un Ulysses adlı romanı, tam bir modernizm örneğidir. Bir günün içinde geçen anları, karakterin bilinç akışını (yani düşüncelerinin kontrolsüz bir şekilde akmasını) anlatır. Tam da bizim gündelik hayatımızda olduğu gibi, bazen düşüncelerimiz birbirini takip ederken, bazen de aniden zıplayıp başka bir yere gider.

Örnek vereyim: Bir sabah uyandım, aklımda bir sürü şey var. “Bugün ne yapacağım? Öğleye kadar ne yiyeceğim? Akşam yoldaşlarımı çağırıp sinemaya gitsek mi?” derken, birden aklıma üniversitedeki bir sınav geliyor. Bu düşünceler birbirini takip ederken, kafamda sanki arka planda bir ses sürekli beni oyalıyor. Modernist roman işte böyle bir şey: Her şeyin birbirine karıştığı, olayların değil de düşüncelerin ve duyguların odaklandığı bir anlatım tarzı.

Bilinç Akışı, Herkesin Konusu Olabilir!

Yani bir modernist romanda, sadece olaylar değil, karakterin içindeki akış da çok önemli. Birçok modernist romanda, zamanla bir yer değişikliği olur. Yani olaylar doğrusal gitmez. Hani, o tür kitaplar vardır ya, okurken “Ya şimdi ne oluyor?” diye düşünürsünüz. İşte bu da modernizmin işidir. Her şey karışır, ama bu karışıklık bir şekilde anlamlıdır. Bir karakterin düşüncelerini, zihnindeki karmaşayı aktarmak modernist yazarın amacıdır. Mesela, Virginia Woolf’un Mrs. Dalloway romanında, karakterin bilinç akışı ve zamanın akışındaki kaymalar üzerine yoğunlaşır. Zamanın nasıl geçtiğini, insanların nasıl geçmişteki olaylarla şekillendiğini sorgular.

Modernizm ve Günümüz: Gerçekten Yabancı Değil!

Şimdi diyebilirsiniz ki, “Evet, ama bu tür romanlar bana çok kafa karıştırıcı geliyor. Hayat zaten yeterince karmaşık, bir de kitaplar mı zorlaştıracak?” Gerçekten de, modernist romanlar bazen biraz başınızı döndürebilir. Ama aslında biz her gün modernizmin bir parçası yaşıyoruz. Bir sabah uyanıp tüm dünyayı sorgulamaya başlamadık mı? Hayatın anlamı, içsel boşluklar, belirsizlikler… O zaman bir bakın, belki de modernizmi esas alan romanları anlamak, tam da bizim içsel karmaşamızın bir yansımasıdır. Hani bazen, akşamları sinemaya gitmeden önce “Nereye gitsem?” diye sorarız ya, işte modernist roman da bu tür içsel sorgulamalara dayanır.

Sonuçta, Modernizmi Esas Alan Roman Nedir?

Sonuç olarak, modernizmi esas alan romanlar, aslında çok da uzak olmadığımız bir dünyayı anlatır. Düşüncelerin, zamanın, hayatın, belirsizliklerin iç içe geçtiği bir dünyayı… Hani bazen, akşam yolda yürürken kafamızı kaldırıp, “Ben nereye gidiyorum?” diye sormaz mıyız? İşte modernist romanlar da bu tür sorulara ve içsel kafa karışıklıklarına dayanır. O yüzden, modernizmle yazılmış bir romanı okurken, “Ben bu dünyada neredeyim?” diye sormaktan çekinmeyin. Çünkü her şey aslında biraz karışık ve bazen karışıklık en doğru cevaptır!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
dilegno.com.tr Sitemap
tulipbet girişbets10